Kayıtlar

Aralık, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Sen olduğunu sandığın kadar becerikli, güçlü ve dayanıklı değilsindir.

    Kaçmak, saklanmak, dönmek, düşmek ve yüzleşmek.    Bir şeyden, birinden, birilerinden kaçarız. Bazen kısa sürer bazen uzun; bazen çok uzaklaşırız bazen sadece gözümüzü kapatırız. Kaçtığımızda çok uzaklaşmamış olsak da önce başımız döner, kurtulmanın heyecanından ve değişiklikten. Farklı bir yer, iş, kişiler olabilir. Farklı bir sen de olabilirsin. Bu heyecan yeni bir macera, keşfedilecek yeni yerler, tanınacak yeni insanlar ya da kendi varlığını fark etmekten kaynaklanabilir. Sebebi ne olursa olsun önce kalbimize bir çarpıntı yapar, gözümüze şeker pembe bir perde indirir ve başımızı döndürür.    Zamanla bazı şeyleri fark edersin; insanlar birbirinden çok farklı değillerdir, mekanlar birbirlerinden çok farklı değildir, sen kaçmadan önceki halinden farklı değilsindir. Girişimin sandığın kadar büyük değildir artık senin için ve geride bıraktığın sorunlardan asla tamamen kurtulamayacağını anlarsın. Çünkü sorun sadece etrafındaki insanlar ve yaşadığın yer değildir. Sorun sensindir. Sen

Dünyadan öğrenmemiz gereken çok şey var.

   Güneş doğdu, demek kendimizi merkeze koyduğumuzun bir başka kanıtı. Güneş doğmuyor, hareket etmiyor ve varlığı hiç değişmiyor, ölmüyor, şimdilik. Dünya dönüyor. Milyonlarca yıldır bıkmadan dönüyor. Dünya çok sabırlı. Dünya hala umutlu. Dünya hepimizin yaşaması gerektiği gibi yaşıyor. Dünyadan öğrenmemiz gereken çok şey var.    Dünya bize bir şans daha verdi ve başka bir güne uyandık. Yapılması gereken işler, görevler ve iyi bakılması gereken bir ruh ve beden var. Bazıları için iyi bakılması gereken ruhlar ve bedenler. Yorgunuz. Geçinmek zor, sağlığını korumak zor, bedel ödemeden almak senin için seçenek bile değil ama karşılığını almadan çok şey vermek zorunda kalıyorsun. Dünya iyi ama insanlar her şeyi zorlaştırıyor. Dünya sana şans veriyor ama insanlar vermiyor. Ve en önemlisi çoğu zaman sen de kendine şans vermiyorsun, daha iyisinden çok daha huzurlusunu yaşamak için.    Her şey iyi, her şey güzel olsa da sorun sen olacaksın. Tüm o karmaşaya tutunup gözünü kapatacak ve karmaşanın

Gördüğümüzden ötesinin olmadığı değil, ötesiyle beraber bildiğimiz bir sadelik.

    Hayat çok karmaşık. Kimse sadece iyi ya da sadece kötü değil. Hiçbir olay ya da durum kişi için öğretici ya da ödüllendirici değil. Kimse bir konuda tamamıyla haklı değil. Hiçbir şeyin sebebi tek değil. Hiçbirimiz sandığımız ya da olmayı istediğimizi sandığımız kişiler değiliz, hiç olmayabiliriz.    Alışverişe çıkıyorum ve alacaklarımın içeriklerini okurken, tadı bu kadar zararlı içeriğe değer mi, diye soruyorum kendime. İlacın yan etkilerini okuyunca şu an sahip olduğum rahatsızlık daha hafif geliyor. Bir iki tatlı söz duymak için harcadığım emek boşuna gidiyormuş gibi hissediyorum. Babam, mantı kıymalı hamur neden bu kadar uğraşıyorsunuz, der. Haklı aslında ama mantı ve kıymalı hamurun tadı aynı olmuyor. Peki mantıdan hayata genelleyebilir miyiz? Hayır. Bence her şey verdiğimiz emeğe ve getirdiği zarara değmez. Mantı örneği ciddi bir sorgulamayı bölmüş olabilir, özür dilerim bunun için ama aklıma gelen ilk örnek mantı oldu.    Verdiğim emek ve aldığım zarar kesinlikle hissettiğim

Uzun lafın kısası, kendi yalanıma sığındım.

    Bu aralar beklediğim şeyler var. Olacağından emin olduğum şeyler. Öngörülerim beni yanıltmadı şimdiye kadar, bu yüzden olacağından eminim. Siz deyin kalp gözün açık, ben deyim iyi bir gözlemciyim. Gözümle ya da kalbimle bir şeyleri gördüm ve anladım, emin oldum ve beklemeye koyuldum. Beklemek sandığımdan daha uzun sürdü ve sonunda olacağından emin olduğum şeyin olması için uygun ortam ve zaman geçti, tükendi.     Sorgulama zamanı geldi. Kendimi sorgulamam gerek ki mükemmel öngörülerimi aklayım. Onlar olmadan hayatım daha da belirsiz ve korkutucu olur, onlar benim için rüzgarlı zamanlarda ardına sığınabileceğim sağlam duvarlar. Sağlam duvarlardı. Rüzgar beni alıp götürmesin derken duvarın altında kalmayı tercih etmek pek aklıselim bir seçim olmaz. O yüzden öğrenmem gerek, neden yanıldım?    Belki olmasını o kadar istedim ki doğru olduğuna kendimi ikna etmek için kendime yalan söyledim, sonra da inandım kendi uydurduğum işaretlerin varlığına. Yani gözlemlerimle ve müthiş yeteneklerim

Çok mu kaldık içimizde?

    Her sabah kendimi ikna etmem gerekiyor yataktan çıkmak için. Gerçek ve mecazi anlamda soğuk günler yaşıyoruz. İnsanlarla aramıza mesafe koymamıza darılan güneş aramıza mesafe koydu. Sanmayın ki sadece salgın sebebi mesafenin, hepimiz içimize öyle çok döndük ki gözümüz kendimizden başkasını görmez oldu. Peki kalp geri kalır mı, kalmadı. Kendimizi sevmeyi öğrenmeye çalışırken diğer insanları da sevmenin önemini unuttuk.    Sanmayın ki karşıyım içimize dönmeye, önce kendimizi sevmeye. Ben de o yoldayım hala, ben de en çok içimde yaşıyorum, en çok kendimi görüyorum. Kendimi anlamadan kimseyi anlayamam, diyorum.     Yalnız, yanılıyor muyum acaba, diye düşünmeye başladım bu günlerde. Çok mu kaldım içimde? Çok mu kaldık içimizde? Anlamak ve sevmek için girdiğimiz yere mi sığındık amacımızı unutup? Sevmenin, gerçekten sevmenin ne kadar zor olduğunu görüp korktuk mu hepimiz? Kendimi sevmeyi öğrenmeliyim önce, deyip oyalanıyor muyuz içimizde, kendimizle? Belki siz oyalanmıyorsunuz, kendinizi

Hızla dönüp düşmek, düştüğüm yerde kalmak istiyorum.

    El falıma baktırdım geçenlerde. Belirsiz olan geleceğimden bir ipucu istedim. Gerçek olsun ya da olmasın, tek istediğim bir ipucuydu, dayanabileceğim sahte bir gerçek.    Falcı heyecanlanmalısın dedi, hayatında heyecanlı şeyler olacak. Uzun zamandır beklediğim iş üç ay içinde ayaklarıma gelecekmiş. Hayatım boyunca yapacağım, beni mutlu edecek bir işmiş. Öyle hevesli anlattı ki ben de heyecanlandım, halbuki yapmak istediğim işi almak için bir yıldan fazla zaman olduğu kesin. Su götürmez bir gerçek.    Önümüzdeki ay biriyle tanışacaksın, dedi, tanışır tanışmaz etkileneceksiniz birbirinizden sonra da çok uzun bir süre beraber olacaksınız. Çok mutlu zamanlar seni bekliyor, dedi. O kadar mutluydu ki mutlu olmadığım için kendimi suçlu hissettim. Kafamda çanlar çaldı. Hayır, dedim, mutluluğumu bir insana bağlamaya ve yalnızlığımı paylaşmaya hazır değilim.     Yalnız yapmak istediğim çok şey var. Planlarımı başkalarına göre yapmadan yaşamak istiyorum ben. İş ve şehir bulmak, rahat ve güven

Bir şekilde hayatta kalmayı başardılar, benim gibi.

   Görebiliyorum. Etrafımda dans eden, konuşan, gülen, ağlayan hayaletleri. Sonunda özgürler. Yalnız kaldığım anda ruhumun çatlaklarından süzülüp odaya doluşuyorlar. Onlar benim, her biri benim olduğum ve olmak istediğim benler. Ruhumun parçaları, geçmiş ve geleceğim, hayallerim. Onları içime hapsedip görmezden geldim. Unutursam ve unutturursam yok olurlar sandım. Olmadılar. Bir şekilde hayatta kalmayı başardılar, benim gibi.    Hayaletler beni çok korkutmuşlardı, başkaları sandım onları başta. Ruhumdaki çatlağın varlığından habersizdim o zamanlar. Çatlağı fark edip biraz içeri ışık tutunca tekrar gördüm onları, bu sefer daha net. Sonra elimi uzattım. Tereddüt ettiler haklı olarak. Onları oraya hapseden, görmezden gelen, yok olmalarını dileyen bendim. Özür diledim ve zaman tanıdım onlara, zaman tanıdım kendime güvenmek için kendime. Sabırlı olmam gerekiyordu, hala gerekiyor. Hala zamana ihtiyacım var. Neyse ki çıktılar oradan elimi tutup.    Şimdilerde yalnız kalmaya çalışıyorum sık sı

Ama hayat senin dahil olmanı bekleyemeyecek kadar meşgul.

   Yaşadığım depresif ruh hali, mutsuzluk, yaşama isteksizlik ve hevesin tozu bile bulunmayan günlerimden sonra (sanmayın ki geçti) sorunumu biliyorum. Amaçsızlık! Ben bu hayattan, yarından hatta bugünden ne istediğimi bilmiyorum.     Tabi aklımda yapmak istediğim bir sürü şey var. Yapmak istediğimi sandığım, daha iyi bir kelime grubu seçimi olur aslında. Çünkü o birçok şeyden hiçbiri beni içine çekip derin sularıyla veya devasa ormanlarıyla cezbetmedi. Bende ne kadar tehlikeli ve zor olursa olsun oralara gitme ve kaybolma isteği uyandırmadı. Sadece pencereden izleyip etkilendim, takdir ettim ve perdeyi çekip koltuğuma döndüm. Bu kadar.    Yüzme bilmiyor olmana rağmen derin denizleri keşfe çıkmak aptallık olur mu? Gerçek anlamda evet. Peki mecazi anlamda düşünsek yani bir işe hiçbir şey bilmeden başlarsan zamanla onun hakkında istediğin ve ihtiyaç duyduğun seviyede bilgiye sahip olur musun? Her konu için geçerli olmasa da evet diyorum. Olursun, oluruz.    Peki hangisinin gerçek hangisi

Ve sen etrafında neler olursa olsun hiçbir sorumluluk almadan yaşayabilirsin.

   Biliyorum ki insan istedikten sonra kendi doğrularıyla tartışırken bile zeytinyağı gibi üste çıkabilir. Keyifsiz olduğu bir gün canı hiçbir şey yapmak istemediği için faydalı alışkanlıklarını ve yüce amaçlarını çöpe atıp, bunu yaparken de kendini haklı görebilir. Dıştan gelen ufak bir sarsıntıda içini kendi elleriyle yıkıp yağmalayabilir. Sonra da kendi yaptığı gerçeğini kolaylıkla aklından silip ailesini, dostlarını, hayatı suçlayabilir. Avutulmak içinse en acı verici ses tonunu ve en etkileyici kelimeleri seçip bunları gözyaşlarıyla yıkayıp başkalarına sunabilir. Karşılığında aldığı geçici sevgi ve acınmanın verdiği özgürlük onu bir süre idare edebilir.    Evet acınmanın verdiği özgürlük dedim çünkü bir şeyi yapmaya gücün varsa ve yapmıyorsan (kendin ya da başkaları için fark etmez) onun yükünü hissedersin. Mesela düşen bir çocuğun yerden kalkmasına yardım edecek durumdaysan ve oturup çocuğun ağlayışını izliyorsan hem kendi vicdanın hem de toplum seni rahat bırakmaz. Ama sen kendi

Çemberden nasıl çıkacağımı bilmiyorum.

   Kabul ettiğimden ve bahsettiğimden daha bencil, tembel, şımarık, sabırsız, zayıf ve kibirliyim. Beğenilme ve kabullenilmeye muhtacım. Ziyan ettiğim hayatımı nasıl harika bir hale getireceğimden bahsedip duruyorum. Roman yazacağım, çizgi roman yaratacağım, kendi sergimi açacağım, daha önce yapılmamış bir tarzda animasyon yapacağım, film çekeceğim, vs. O kadar çok ki! Ve bunları yapmak için hiçbir becerim yok. Daha da kötüsü bunların birini bile yapacak azmim yok. Sadece konuşuyorum. Çok konuşuyorum. Etrafımdakilerden daha çok kendimi ikna etmek için konuşuyorum sanırım.    Hepimiz değişiyoruz, istesek de istemesek de. Farkında değiliz belki çoğumuz ama gerçek bu.    Değişimi kabul ediyorum ve gücüne inanıyorum. Peki hangi yöne doğru değişiyorum? Kendime yaklaşıyor muyum? Kendim olduğumu sandığım bir rahatlığı kabul edip ona mı sığınıyorum? Kolay olanı seçtiğime dair şüphelerim var.    Olmak istediğim kişi ve ben sandığım kadar farklı olmayabiliriz ama ben olmanın ne kadar acı verici

Peki yolda ne olacak?

   Başımıza ne gelirse gelsin, içimizde ne yaşarsak yaşayalım hayatımıza devam ediyoruz. Kırık olsa da kemiklerin bir şekilde ayağa kalkıyorsun. Kalkmak zorundasın.    Ruh bedenden ayrılana dek dünyanın sorumluluğu omuzlarımızda olacak. Beden için besin, yaşamak için güvenli bir yer ihtiyaç. Bunlar yetmeyecek ve soğukta ısınmak, sıcakta serinlemek isteyeceğiz. Fiziksel ihtiyaçlarımız karşılandıktan sonra da saygı görmek ve sevilmek besin kadar gerekli bir ihtiyaç haline gelecek hayatımızda. İhtiyaç, ihtiyaç, ihtiyaç. Biri bitince yenisi çıkacak ortaya.    Günler birbirini kovalarken biz de sevdiğimiz ya da sevdiğimizi sandığımız; istediğimiz ya da istediğimizi sandığımız şeyleri kovalayacağız. Bazen kovaladığımız şeyler bizi yüksek bir yere çıkarıp aşağı düşürecek; bazense yeri kazdırıp içine yatıracak. Öyle ya da böyle, yolun sonu aynı olacak.    Peki yolda ne olacak? Güzel bir kelebeği kovalar gibi büyülenmiş bir şekilde isteklerimizi kovalarken gözümüzü kelebekten ayırıp nerede oldu

Belirsizliğin doğurduğu korku, endişe ve gam.

   Son birkaç gündür kendimi kopmuş hissediyorum. Ne zamana ne de mekana bağlıyım. Her şeyden, hayattan uzağım. Nedeni ben miyim, bilmiyorum. Etrafımda çok yoğun bir sis var sanki. Hiçbir şey göremiyorum, duyduklarım ise belli belirsiz uğultular. Anlamıyorum onları, anlamaya çalışmıyor da olabilirim. Kendimden de koptum sanki. Etrafımdaki o ağır sis içimde de var. Belirsizliğin doğurduğu korku, endişe ve gam.    Endişelerimin sebebi geleceğim. Sınavlar, maddi sıkıntılar, işsizlik ve bir daha yazamama ihtimalim. Tabi en başta bugünü nasıl atlatacağım, sorunu.    Dün yatağıma uzanmış düşünüyordum. Sisin içinden çıkmaya çalışırken içime düştüm. Orada yolumu bulmaya çalışırken de "Bildiğim ama bilmemeyi tercih ettiklerim" kuyusuna. Soğuk, ıslak ve karanlıktı ama gördüm. Görmek istemediğim gerçeği gördüm. Son birkaç yıldır kendimi gerçekleştirme, olduğum gibi kabul etme ve sevme çalışmalarım sandığımın aksine başarısız olmuştu. Kendimi kandırıyordum sadece. İçi boş karton kutuları