Belirsizliğin doğurduğu korku, endişe ve gam.

   Son birkaç gündür kendimi kopmuş hissediyorum. Ne zamana ne de mekana bağlıyım. Her şeyden, hayattan uzağım. Nedeni ben miyim, bilmiyorum. Etrafımda çok yoğun bir sis var sanki. Hiçbir şey göremiyorum, duyduklarım ise belli belirsiz uğultular. Anlamıyorum onları, anlamaya çalışmıyor da olabilirim. Kendimden de koptum sanki. Etrafımdaki o ağır sis içimde de var. Belirsizliğin doğurduğu korku, endişe ve gam.

   Endişelerimin sebebi geleceğim. Sınavlar, maddi sıkıntılar, işsizlik ve bir daha yazamama ihtimalim. Tabi en başta bugünü nasıl atlatacağım, sorunu.

   Dün yatağıma uzanmış düşünüyordum. Sisin içinden çıkmaya çalışırken içime düştüm. Orada yolumu bulmaya çalışırken de "Bildiğim ama bilmemeyi tercih ettiklerim" kuyusuna. Soğuk, ıslak ve karanlıktı ama gördüm. Görmek istemediğim gerçeği gördüm. Son birkaç yıldır kendimi gerçekleştirme, olduğum gibi kabul etme ve sevme çalışmalarım sandığımın aksine başarısız olmuştu. Kendimi kandırıyordum sadece. İçi boş karton kutuların üzerine taştan gökdelenler dikmeye çalışıp her seferinde altında eziliyordum. Şimdi biliyorum ki karton kutular gökdelenleri tartmaz ve kırılan kemik kaynasa da eskisi gibi olmaz.

   Peki kartonları atmalı mıyım yoksa içini mi doldurayım? Denemek için zamanım var mı yoksa tükettim mi tüm zamanımı yıkılacağını bileceğim taşları üst üste dizerken? Bilmiyorum. Ben ne biliyorum? Bilmediklerimi bilmek beni daha bilgin yapar mı? Bazıları yapar, der. Benim içinse bilmediklerim zavallılık denizinde istediğim hayata doğru yüzmeye çalışırken ayağıma bağlı bir taş. Ağır, çok ağır ve ben hiç iyi bir yüzücü değilim.

   

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yaşlanıyorum.

Mutlak sessizlik.

"Kadın olmak" hakkında herkesin fikri var.