Peki yolda ne olacak?
Başımıza ne gelirse gelsin, içimizde ne yaşarsak yaşayalım hayatımıza devam ediyoruz. Kırık olsa da kemiklerin bir şekilde ayağa kalkıyorsun. Kalkmak zorundasın.
Ruh bedenden ayrılana dek dünyanın sorumluluğu omuzlarımızda olacak. Beden için besin, yaşamak için güvenli bir yer ihtiyaç. Bunlar yetmeyecek ve soğukta ısınmak, sıcakta serinlemek isteyeceğiz. Fiziksel ihtiyaçlarımız karşılandıktan sonra da saygı görmek ve sevilmek besin kadar gerekli bir ihtiyaç haline gelecek hayatımızda. İhtiyaç, ihtiyaç, ihtiyaç. Biri bitince yenisi çıkacak ortaya.
Günler birbirini kovalarken biz de sevdiğimiz ya da sevdiğimizi sandığımız; istediğimiz ya da istediğimizi sandığımız şeyleri kovalayacağız. Bazen kovaladığımız şeyler bizi yüksek bir yere çıkarıp aşağı düşürecek; bazense yeri kazdırıp içine yatıracak. Öyle ya da böyle, yolun sonu aynı olacak.
Peki yolda ne olacak? Güzel bir kelebeği kovalar gibi büyülenmiş bir şekilde isteklerimizi kovalarken gözümüzü kelebekten ayırıp nerede olduğumuza bakacak mıyız? Geniş, yeşil çayırları ve mavi, parlak gökyüzünü görmeye fırsatımız olacak mı? O fırsat kimseye verilmeyecek fikrimce. Hatta o fırsatı yaratma gücüyle doğduğumuzu bile hatırlatmayacaklar bize. Hem hatırlamalı hem de yolun keyfini çıkaracak fırsatlar yaratmalıyız. Ah, tüm iş yine bizim sorumluluğumuz.
Yorumlar
Yorum Gönder