Kayıtlar

Ocak, 2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Değişim her zaman iyi hissettirmez.

    Değişiyorum, sanırım.  K orkuyorum. Heyecanlıyım. Görüyorum, duyuyorum ve okuyorum unutamayacağım şeyleri. Bazılarını bilerek yaşamak zor ama unutamam işte, bilmiyormuşum gibi kendimi kandıramam. Gördüm, duydum ve okudum. Aklımdan öte ruhumla öğrendim, hissettim.    Değişim her zaman iyi hissettirmez, derini yırtmak ve duvarları çıplak elle yıkmak çok acıtır. İçindeki katranı boşaltmak için göğsüne sapladığın hançerin yarasını ömrün boyunca taşırsın. Kalbini sakladığın yerden çıkartmak, uzun süre karanlıkta kaldıktan sonra ışığı görünce gözünün önünün kararması ya da başının dönmesinden daha çok rahatsız edebilir seni; yıllar sürebilir kalbinin alışması.    Okurken ne hissettiniz bilmiyorum ama ben her kelimeyi heyecanla yazdım. Öğrendiklerimden sonra eskisi gibi yaşayamam, bünyem de kabul etmez. Acı çekerek iyileşiyorum belki, belki de hastalanıyorum. Bilmiyorum ama öğrenmek için sabırsızlanıyorum. Şimdiye kadar ki yaşayış şeklim beni tatmin etmedi, bundan sonra ne gelirse kabulüm

Ve ben, tamam, dedim kendime; bunun içindi çürümeler.

    Üniversiteden mezun olalı iki yıl oldu. Bittiğine çok sevinmiştim çünkü hayatımın öğrenci olduğum kısmı sandığımdan daha uzun sürdü. Bir sonraki adıma geçmeye hazırdım, yetişkin olma zamanı gelmişti.    Olaylar istediğim gibi gelişmedi ve ben bildiğim yetişkin olma yeterliliklerini sağlayamadım. Yetişkin olamamıştım, öğrencilik giderken çocukluğu da götürmüştü; gençlik ise yetişkinliğin giriş yıllarının özel adıydı benim için. İnsanların çoğu gibi algılayamıyorum gençliği, benim için özel fırsatlarla dolu bir zaman dilimi değil. Fırsatlar daha çok maddi olarak kendini sağlama aldığın ve artık maneviyata rahatça zaman ayırabileceğin zamanlarda değerlendirilebilir fikrimce. Sonuç olarak ben hiçtim, hiçbir aralığa ya da gruba dahil değildim.    Kendimi bulma yolculuğumun engebeli yolları düze çıkacak sanırken düştüm, çamurlu derin bir çukura düştüm. Bazen çok korktum, çukura dolan sularda boğulacağıma emindim. Bazen, alışabilirim buraya, dedim; orada kalma fikri cazip geldi. "Ora

Değişiyorsan öğreniyorsun demektir.

   Olduğun gibi olmak, ne demek? Olduğun gibi olduğunu nasıl anlarsın? Nesnel bir cevabı var mı?    Yirmi dört yaşındayım. Şimdiye kadar olduğum kişiyi temsil ettiğine inandığım ve inanılan birçok kelime kullandım ve duydum. Bazıları gerçek bazıları yalan ya da hayaldi; bazılarını duymak sevindirdi, bazıları ise üzdü. O an doğru yerde kullanılan bir kelime daha sonra yetersiz kaldı.    Dün olduğum kişi olarak davrandıysam eğer, bugün dün davrandığım gibi davranırsam hala olduğum kişi gibi mi davranmış olurum? Hayır. Umarım olmam.    Bunu yazıyorsam hala yaşıyorum demek; bunu okuyorsan hala yaşıyorsun demek. Yaşadığımız sürece hayatı tecrübe ederiz; hayatı tecrübe ettikçe öğreniriz. Öğrenmek, eğer gerçekten öğrendiysen, seni değiştirir. Değişiyorsan öğreniyorsun demektir.    Ben insanın karakterinin mobilyaya benzediğini düşünüyorum. Hepimizin birer iskeleti var, sağlam ya da çürük. Eğer sağlamsa iskeleti yontmak zor olur, bu bazen iyidir bazen de kötü; iskeletimizde ne olduğuna göre de

İyi olacağım.

   Hayalini kurduğum şeylerin imkansızlığının içimi oyduğu günler oldu. Normal insanların benim yaşımdayken yapmış olmaları gereken şeyleri yapamadığım için kendimi eksik, toplumun dışında hissettiğim oldu. Kendimi fikirlere kaptırıp kendimin dışında kaldığım zamanlar, yıllar oldu.    Çok kez düştüm, çok kez vazgeçtim, çok kez yeniden başladım. Birkaç kez daha ne kadar böyle devam edebilirim, diye düşündüm. Birkaç kez hayallerim tamamıyla değişti. Birkaç kez ben tamamıyla değişmişim gibi davrandım.    Hatalarımdan ders çıkarmayı öğrenmeliyim, dedim kendime. Bunca zamandır hiçbir şey öğrenmemişim gibi davrandım. Sonradan fark ettim ki, başından beri öğreniyordum. Öğrendiğim her şeyi kullanmadığım bir gerçek; daha fazlasını öğrenmek, yaşamak, hayal etmek için farkında olmadan cesurca hareket ettiğim de gerçek. Aptallıkla suçlanmaktan gocunmam ama cesaretimin de hakkının verilmesi hakkım.    Doğduğum günden şu ana kadar iyi, kötü yaşadığım, gördüğüm, hayal ettiğim, izlediğim, okuduğum her

Bir olarak yaşamak.

   Dans etmek istiyorum, çimenli tepelerin üzerinde rüzgarla birlikte. Ufak parçalara ayrılmak istiyorum dağılmadan, müziği tüm hücrelerimle hissetmek için. Hızla koşup düşmek istiyorum yabancı topraklarda, kanın vücudumdan kaçışını izlemek istiyorum. Acıyı huzurla hissetmek, mutluluk kadar sevmek istiyorum. Aydınlıkta göremediklerimi karanlıkta görmek ve tanımak istiyorum. Bedenimin yükünden, bedenimden çıkmadan kurtulsun istiyorum ruhum.    Bir olmak istiyorum, ruhumla ve bedenimle; dünüm, bugünüm ve yarınımla; gözüm ve kalbimle. Sahip olduğum ve olacağım, yaptığım ve yapacağım her şeyle bir olmak istiyorum.     Gözyaşlarımdaki kahkahaları duymak istiyorum. Kederimdeki sıcaklığa sarılmak istiyorum. Pişmanlıklarımı dinlemek istiyorum. Kaçırdığım fırsatlar eski dostlarım olsun istiyorum. Yarının belirsizliği hayırlı misafir olsun istiyorum.    Ben yaşamak istiyorum, gerçekten yaşamak. Bir olarak yaşamak.

Bazen gerçekten paramparça olmamız gerekir, parçalarımızı doğru yere koyma fırsatını böyle elde ederiz.

    Dönüyor dünya, dönüyor ay, sen? Sen neye, kime, nereye dönüyorsun? Kendi etrafında mı dönüyorsun, yoksa dünya gibi hem kendi etrafında hem de kendinden daha yüce bir şeyin etrafında mı? Hepimiz dönüyoruz, çemberler çiziyoruz hayatımız boyunca. Risk alıp ne kadar ileriye gitsek de dönüp sığındığımız bir şey var. İyi ya da kötü olabilir bizim için, bunun bir önemi yok. Önemli olan sığınacak bir yerin olması.    Alışılagelmiş ilişkilerde buluruz kendimizi ya da yabancı bir memlekette menemen yaparken, Barış Manço dinlerken, Kemal Sunal izlerken. Büyük ya da küçük. Hayatımızın her döneminde maruz kaldığımız ya da ulaşabildiğimiz şeyler, büyük değişimler yaşadığımız şu zamanlarda daha güvenli gelir.    Her insan değişir, fark etmeyebilir ya da çok küçük bir değişim olabilir. Değişim bizim için çok iyi de olsa korkutucudur, bu yüzden hayatımızda sabit bir şeye ihtiyaç duyarız. Değişimi fark ettiğimizde sığınağımızı da fark ederiz. O her zaman oradadır. Seni üzmüş, yıpratmış, hayatını çal