Bazen gerçekten paramparça olmamız gerekir, parçalarımızı doğru yere koyma fırsatını böyle elde ederiz.
Dönüyor dünya, dönüyor ay, sen? Sen neye, kime, nereye dönüyorsun? Kendi etrafında mı dönüyorsun, yoksa dünya gibi hem kendi etrafında hem de kendinden daha yüce bir şeyin etrafında mı? Hepimiz dönüyoruz, çemberler çiziyoruz hayatımız boyunca. Risk alıp ne kadar ileriye gitsek de dönüp sığındığımız bir şey var. İyi ya da kötü olabilir bizim için, bunun bir önemi yok. Önemli olan sığınacak bir yerin olması.
Alışılagelmiş ilişkilerde buluruz kendimizi ya da yabancı bir memlekette menemen yaparken, Barış Manço dinlerken, Kemal Sunal izlerken. Büyük ya da küçük. Hayatımızın her döneminde maruz kaldığımız ya da ulaşabildiğimiz şeyler, büyük değişimler yaşadığımız şu zamanlarda daha güvenli gelir.
Her insan değişir, fark etmeyebilir ya da çok küçük bir değişim olabilir. Değişim bizim için çok iyi de olsa korkutucudur, bu yüzden hayatımızda sabit bir şeye ihtiyaç duyarız. Değişimi fark ettiğimizde sığınağımızı da fark ederiz. O her zaman oradadır. Seni üzmüş, yıpratmış, hayatını çalmış olabilir bu sığınak, yine de değişimden korktuğunda kendi hayatını onun ellerine vermeye gönüllü olursun.
Sığınağımız her zaman zararlı olmayabilir bizim için. Ama bence her türlüsü zararlıdır. Sığınağın annenin sıcak kucağı da olsa vakti geldiğinde sana, seni ve hayatı öğretecek o çetin rüzgarlardan koruyorsa zararlıdır. Bazen gerçekten paramparça olmamız gerekir, parçalarımızı doğru yere koyma fırsatını böyle elde ederiz. Bazen hızlı akan sulara, sert esen rüzgarlara ihtiyacımız olur bize ait olmayan, üzerimize yapışanlardan kurtulmak için. Bazen düşmemiz gerekir, hatta birçok kez düşmemiz gerekir, kollarımıza ve bacaklarımıza güvenmeyi öğrenmek için.
Yorumlar
Yorum Gönder