Ben korumasam ne kalbim ne de ruhum diğer insanların elinden sağlam kurtulabilir.
Huzur içinde yaşayıp, huzur içinde yatmak istedim. Pencerenin önüne oturup, kahvenin içimi güneşin cildimi ısıttığı zamanlarda yakaladığım huzuru hiç bırakmamak istedim. Her şey her zaman mükemmel olsun istedim. Benim için mükemmel. Çok çabaladım ve neredeyse başardım. Taki bu sürekli huzur ve mükemmelin aklıma da ruhuma da iyi gelmediğini fark edene kadar.
Arada unuttuğum, belki de unutmaya çalıştığım bir gerçek var. Mutlak ve kesin bir bilgi. Ben insanım. Etten ve kemikten, zayıf bir kalp ve zayıf bir akılla beraber bolca kibir ve körlükten oluşuyorum.
Ben korumasam ne kalbim ne de ruhum diğer insanların elinden sağlam kurtulabilir. Bunu çok iyi bildiğimden yüksek duvarlarım ve kalın bir zırhım var. Yüksek duvarların içinde kalmaya o kadar alıştım ki kalbimin ne kadar zayıf olduğunu unuttum. Zırhın korumasına ve soğukluğuna o kadar alıştım ki sıcak bir dokunuş yaktı, yara oldu. Çoğunluktan daha güçlü, daha dayanıklı, daha akıllı olduğuma inandırmaya çalıştım kendimi ve sık sık tekrarladım. Ama içten içe ne olduğu bildiğimden ne zırhı çıkarmaya ne de duvarı alçaltmaya cesaret edebildim.
Korkak zamanlarımın bana bir faydası olmadı. Kalbim kırılmak, aklım düşüncelerde kaybolmak, ruhum ise meydan okunmasını istedi. Rahat battı anlayacağınız. Ve ben direndikçe daha da zayıfladım. Kalbim ve aklım kontrolden çıkmaya başladı. İstediklerini kendileri almaya karar verdiler ve ben hayal gücümün acımasız oyunlarıyla, kalbimin nedenini anlamadığım zamansız şiddetlenmelerine hapsoldum. Bazen kalbim o kadar şiddetli atıyor ki tüm vücudum sarsılıyor. Sanki beni bile isteye sarsıyor. Kalk, diyor. Kalk artık.
Yorumlar
Yorum Gönder