Kayıtlar

Eylül, 2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Birinin gerçekten beni görmesini istemek.

    İlk defa yazacak bir şeyim yok. Ne zaman bloğumu açıp, yeni yayına bassam önce birkaç saniye boş sayfaya bakarım. Aklım boş olduğundan ya da yazacak bir şey bulamadığımdan değil, hangisi diğerlerinden daha baskın çıkıp parmak uçlarımdan dökülecek diye beklediğimden. Ama şimdi içimden taşan bir duygu, fikir yok. Sanırım gerçekten gerçek bir yazar değilim. Gerçek bir yazar olmaya uygun da değilim. Olmak için çok çalışmıyorum da. Yine de çok düşünmeye yatkın karakterim ve durmak bilmeyen düşüncelerimin bana çektirdiği acıların yazmak; yazmak ve bunalımımın bir anlamı olduğuna inanmak, delirmemin başkalarının delirmesine engel olacağını ummak ve yıllar sonra birinin sayfaların arasına bıraktığım parçalarıma bakıp içtenlikle düşüncelerimi, hislerimi, varlığımı göreceğini ummak. Birinin gerçekten beni görmesini istemek. Benim bile beni göremediğim kadar iyi, net ve acımadan ya da önyargılardan uzak. Görmesini ve anlatmasını istiyorum beni, herhangi birinin herhangi bir zamanda. Belki de

Peki ait olabildim mi?

   Ait olmak hayatımın bir bölümünde ön planda tuttuğum bir ihtiyaçtı, kalan bölümlerde ise yokmuş gibi davrandığım bir ihtiyaç. Ait olmak zor, uyum sağlamak zor, kendin olarak ait olmak ise çok daha zor. Buna inandım, kendim olarak ait olmanın zor olduğuna. Sanmayın ki başkası gibi davranıp karakterimi değiştirmeye çalıştım. Hayır. Kendi karakterimi en keskin köşeleriyle insanların gözüne sokmaya çalıştım. Ya beni olduğum gibi kabul edeceklerdi ya da hiçbir şekilde iletişimimiz olmayacaktı. Kendine güveni çoğunlukla göstermelik olan, kaygıyla dolup taşan bir mükemmeliyetçi için fazla iddialı bir yöntem seçtim. Saçma olduğunu kabul ediyorum ama hala bundan kurtulabilmiş değilim, alışkanlık oldu.    Peki ait olabildim mi? Emin değilim. İnsan topluluklarına aidiyet konusunda çok hırçın davrandım, onların sınırlarını zorladım ve ufak bir memnuniyetsizliklerinde , yani bana kendimi yetersiz hissettirdiklerinde, kaçarak ya da kendimi düşman yaparak uzaklaştım. Aile evine ait olamaya çalıştı

Boşlukta yer kaplamak gerçekten var olmanın kanıtı mı?

    Boşlukta yer kaplamak benim için var olmanın kanıtıydı. Kendi var oluşumun; annemin, babamın, kardeşlerimin, dizüstü bilgisayarımın, aile evimizin bahçesindeki babaannemle özleştirdiğim iğde ağacının varlığının kanıtı orada ve yer kaplıyor olmalarıydı. Babaannem öldü, iğde ağacı kesildi, kökü bile söküldü ve üzerine taş döşendi. Babaannem artık toprağın altında yer kaplıyor ve iğde ağacı ise tamamen toprağa ve havaya karıştı. Peki varlıkları son mu buldu? İğde ağacının kesilmesi üzerinden neredeyse on yıl geçti ama hala eski yerine baktığımda onu görebiliyorum ama o artık boşlukta yer kaplamıyor. Ruhani bir varlık gibi, bir hayalet gibi sadece kendini göstermek istediğine gösteriyor. Özlem dolu zavallı gözleri seçiyor ve "Beni görebilirsin, kalbini görebiliyorum." diyor. "Beni özlediğini biliyorum ama en çok benim burada olduğum zamanları özlüyorsun. Ve pişmanlık duyuyorsun, ben varken bana daha iyi bakmalıydın, dallarım ve yapraklarım gözlerine kazınmalıydı, kokum b