Hayat güzel, ait olduğun yerdeyken.
Perili nilüfer gölünün ışıltılarını görünce dinleyen ağaçların arasından koşarak çıktı. Derin bir nefes aldı, gülümsüyordu. Huzurun solunabildiği nadir yerlerden birindeydi. Yumuşak çimlere bağdaş kurup oturdu. Kollarına dayanıp geriye doğru eğildi. Uzun dalgalı saçları çimlerle oynuyordu. Çimlerin arasından toprağa değen elleri vücudunu sihirle dolduruyordu.
"Hoş geldin." dedi küçük bir peri, gölün üzerinde dans ederek uçuyordu.
"Hoş buldum."
Gözlerini kapadı. Havadaki çiçek kokusuna karışan ferah yaprak ve çim kokusunu içine çekti. Gölün sakin dalgaları, yaprakların hışırtıları, perilerin ve kuşların kanat seslerini dinledi. Ellerinden vücuduna dağılan sihre bıraktı kendini. Ağaçlar, bitkiler, göller, hayvanlar, periler ve o; hepsi ormanın parçalarıydılar. Hepsi ormandı. Bir beden, bir ruhtan çok daha fazlası oldu. Ormanken daha çok kendisi oldu; kendisiyken olmadığı kadar çok kendisi.
Uzandı çimlere. Ruhu ormanın derinliklerinde dolanıyor; ağaçların görebildiği her şeyi görüyor, toprağın hissedebildiği her şeyi hissedebiliyordu. Bedeni ormanın ruhuyla dolmuş dinleniyor, iyileşiyor ve güçleniyordu. Ruhu doğayla besleniyor büyüyor, büyüyor ve büyüyor. Orman kadar oluyor, ormanla bir oluyor; dünyaya sığmazken ağaçlara sığıyor. Kendinden bir şey kaybetmeden dağılıyor. Her yerde ve her şeyde ondan bir parça oluyor. Her şeyi duyuyor, görüyor, hissediyor; ağaçların köklerinin topraktan su çekmesine yardım ediyor, gölün derinliklerindeki yosunlarla dalgalanıyor, yapraklarla rüzgarda dans ediyor. Hepsini aynı anda yapıyor ama hiç yorulmuyor. Gölde nefes alıyor, toprakta ısınıyor, ağaçların gövdesinin nefis kokusunu alıyor içindeyken. Her şey, herkes çalışıyor; her şey, herkes hayatta. O da hayatta. Hayat güzel, ait olduğun yerdeyken.
Yorumlar
Yorum Gönder